Arnavut Edebiyatının 1 Numarası Hayata Gözlerini Yumdu

Arnavut Edebiyatı’nın dünya çapında tartışmasız en önde temsilcisi olarak kabul edilen İsmail Kadare, 1 Temmuz sabahı evinde geçirdiği ani bir rahatsızlık nedeniyle hayatını kaybetti. İsmail Kadare, Arnavutluk’un 2. Dünya Savaşı’nda uğradığı işgallere, kurtuluş savaşına ve ardından kanlı iktidar mücadelesine şahit olmuş, Enver Hoxha rejimini, yıllarca süren diktatörlüğü, iç savaşları, özgürlüğü, demokrasiyi kısaca bir insan ömrüne sığabilecek tüm süreçleri bir hayata sığdırmıştır. Deneyimlerini kimi şiir kimi roman birçok eserde kaleme almıştır. Yapıtları Arnavutluk sınırlarını en sıkıntılı ve geçit vermez dönemlerinde kırıp geçmiş, dünyaya biz de varız, biz de tarihiyle, efsaneleriyle, siyasi hayatıyla kısaca Avrupa’nın en eski toplumlarından biri olarak buradayız demiş ve dünya edebiyatına adını altın harflerle yazdırmayı bilmiştir. Nobel Edebiyat ödülüne aday gösterilmiş, sayısız edebiyat ödülü sahibi olmuştur. Bir ömür tartışmış, tartışılmış ancak zirvede bitirmiştir. Eserleri yaklaşık 45 farklı dile tercüme edilmiştir. Ancak etkisi bu kadarla da sınırlı kalmayarak dünyanın her köşesinden taziye mesajları Arnavutluk’a ulaşmıştır. Arnavutluk 2 gün milli yas ilan etmiş, tüm kamu dairelerinde yazarın anısına bir saat çalışmalara ara verilmiştir.

Yazarın “Ölü Ordunun Generali”, “Taş Kentin Kroniği”, “Taş Kentin Düşüşü” ve “Piramit” adlı eserleri Bölümümüz, Arnavut Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı öğretim elemanı Arş. Gör. Ece Dillioğlu tarafından Arnavutçadan ilk defa Türkçeye çevrilmiş ve bunların yanında hala yayın aşamasında bulunan 4 farklı eseri daha bulunmaktadır. Arş. Gör. Ece Dillioğlu’nun tamamlanmış yüksek lisans tezi ve devam eden doktora tezi de İsmail Kadare ve onun romanları üzerinedir. İsmail Kadare ile ilgili çalışmalar, Arnavut Edebiyatı üzerine çalışan tüm birimler gibi Arnavut Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalımızda da önemli bir yer işgal etmektedir. Bu nedenle Balkan Dilleri ve Edebiyatları Bölümü olarak kendisini minnetle anıyor, Arnavut Edebiyatı, Kültürü, Tarihi ve Dili ile ilgili dünya çapında yapmış olduğu kaynak eserler için teşekkür ediyor ve başta Arnavut toplumu ve ailesi olmak üzere tüm sevenlerine baş sağlığı diliyoruz.

İsmail Kadare, 1936 yılında Arnavutluk’un güney sınırına yakın olan Ergirikasrı kentinde dünyaya gelmiştir. Çocukluk ve gençlik yıllarını bu kentte geçirmiştir. 2. Dünya Savaşı yıllarında sırasıyla İtalyan, Yunan ve Nazi güçlerinin kentteki işgallerine ve bunlarla birlikte bu işgal güçlerine karşı verilen halk hareketlerine şahit olmuştur. İşgallerin ve bağımsızlık mücadelelerinin ardından Arnavutluk, önce Moskova, daha sonra ise Pekin merkezli politikalar izleyen Enver Hoxha liderliğinde yeni bir rejimle yönetilmiştir. Yaklaşık 45 yıl sürecek olan bu yeni rejim, başlangıcından Enver Hoxha’nın ölümüne kadar Arnavut toplumuna adeta “sert bir iklim” yaşatmıştır. Ergirikasrı’nın işgal yılları, yeni rejimin kurulmasına kadar yaşanan savaş ortamı ve aynı zamanda Enver Hoxha’nın dış dünyaya kapalı yönetim anlayışı İsmail Kadare’nin çocukluk ve gençlik çağlarını derinden etkilemiştir. Kadare, 1958 yılında birçok akranı gibi sosyalist bir yazar olmak ve Arnavutluk’u, ekonomistler, teologlar ve yöneticiler ile birlikte inşa etmek üzere eğitim görmek amacı ile Sovyetler Birliği’ne gönderilmiştir. Moskova’da karşılaştığı siyasi atmosfer Kadare açısından Arnavutluk’ta tecrübe ettiği rejimden çok daha farklı olmuş ve Arnavutluk’ta kalsa belki hiç okuma fırsatı bulamayacağı Çağdaş Batı Edebiyatı’nın Sarte, Comus ve Hemingway gibi isimlerinin eserlerini okuma fırsatı bulmuştur. Kadare, bu dönemde Arnavutluk’a göre daha özgür bir yapıda olan Moskova’da, birçok sosyal kesimden insan tanıma fırsatına erişmiştir. Ancak daha sonra bozulmaya başlayan ikili ilişkiler sonucunda Aralık 1961’de Sovyet Hükümeti, Arnavutluk ile olan bütün diplomatik ilişkilerini kesmiş ve bu doğrultuda Arnavut öğrencilerin Rus üniversitelerinde ve diğer yüksekokullarda parasız eğitimlerine devam etmelerini sağlayan Sovyet-Arnavut Kültürel Antlaşması da böylece askıya alınmıştır.

İsmail Kadare’nin hayatının büyük bir kısmını kapsayan komünizm rejiminin yanı sıra Gorki Enstitüsü’nde edebiyat üzerine aldığı eğitimler ve tanıştığı insanlar, onun dünya anlayışının ve görüşünün oluşmasında büyük rol oynamıştır. Bu sürecin ardından Arnavutluk’a dönen Kadare, yazmaya başladığı şiir ve romanlarıyla kendi fikirlerini edebiyata aktarmaya başlamıştır. Dolayısıyla çocukluğundan itibaren okumaya duyduğu sevgi ve çevresinde yaşanan olaylara karşı duyduğu ilgi, gençliğinde aldığı eğitimle yoğrularak edebi bir kimliğe dönüşmüştür. Hayatı boyunca yaşadığı tüm hadiseleri hemen hemen her eserinde farklı karakterler üzerinden okuyuculara bir şekilde yansıtmaya çalışmıştır. Bu kimi zaman rejimle kimi zaman da baskıyla kavgasına dönüşmüştür. Seksenin üstünde eser yayımlayan İsmail Kadare’nin çalışmalarının birçoğu dünya çapında ilgi görmüştür. Özellikle Arnavutluk’u ve Arnavut toplumunu dünyaya tanıtmak açısından bu eserlerin önemi büyüktür. Doğduğu yıllardan günümüze kadar birçok çalkantılı evrelerden geçmiş ve kaleme aldığı eserlerin neredeyse tümünde Arnavutluk toplumunun geçmişini, gününü ve geleceğini kendine has söylemleriyle kimi zaman üstü kapalı kimi zaman ise alenen anlatmıştır.

İsmail Kadare, verdiği eserler ile Arnavut Edebiyatı’na önemli katkılarda bulunmuştur. İlk şiir kitabından itibaren günümüze kadar Kadare’nin eserleri Arnavut toplumu tarafından bilinen ve kabul görmüş eserler olmuş ve bunun devamında hem yazar hem de eserleri, uluslararası alanda da tanınarak ödüllerle onurlandırılmıştır. Kadare, 1996 yılında Fransa'da Ahlaki ve Siyasi Bilimler Akademisi üyesi olarak kabul edilmiştir. 1992’de Cino Del Duca ödülünü, 2005’te Uluslararası Man Booker Prize ödülü ve 2009’da Sanat alanında Asturias Prensliği ödülünü kazanmıştır. 2015 yılında ise İsmail Kadare, Kudüs Edebiyat Ödülünü kazanmıştır. Uluslararası alanda Arnavut Edebiyatı’nın ve kültürünün bir elçisi olarak kabul gören Kadare, Arnavut toplumu açısından kendi değerini şu sözlerle ifade etmiştir:

Arnavutlar, benim onların, aynı bir bayrak simgesi gibi, kültürlerini temsil ettiğimi biliyorlar.”
Ek Resimler
Bu içerik 08.07.2024 tarihinde yayınlandı ve toplam 234 kez okundu.